TURGUTOĞULLARI VE SEYDİŞEHİR – 2 - DİDİĞİ SULTAN VE DEVE TAŞI
Merhabalar değerli tarih dostları
Turgutoğulları ve Seydişehir ilişkisini anlatmaya devam ediyoruz.
Bu ilişkiyi anlamak için geçmişe, Seydişehir’in kuruluş yıllarına dönmemiz gerekiyor. Turgutoğulları’nın kurucusu kabul edilen Turgut Bey, Seydişehir’in kurucusu Seyyid Harun Veli gibi Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Bu göç sırasında Turgut Bey’i Konya civarına yönlendirerek akıl hocalığı yapan kişi ise Ilgın’da metfun Didiği Sultan’dır. Didiği Sultan, Turgutoğulları için o derecede önemlidir ki, Turgut Bey vefat edince Didiği Sultan’ın yanına defnedilmiştir
Seyyid Harun Veli ile Didiği Sultan aynı dönemde yaşamıştır. Seyyid Harun Veli’nin hayatını anlatan Makalat’a göre; Ilgın Mahmuthisar’da müritleri ile tekkesinde bulunan Didiği Sultan, Horasan’dan bir mühim zatın gelerek bir şehir kurduğunu duyar ve ziyaretine gitmek ister. Didigi Sultan, tekkesinden Seydişehir’e olan yolculuğunu bir ayıya binerek yaparken, gelişini haber alan Seyyid Harun Veli ise onu cansız taşın bir üzerine binerek karşılar. Kendisi canlıya binmişken, Seyyid Harun Veli’nin cansız bir taşı hareket ettirdiğini gören Didiği Sultan, Seyyid Harun’un büyüklüğünü kabul eder. Seyyid Harun Veli’nin üzerine bindiğine inanılan bu taşa “Deve Taşı” denir.
Seyyid Harun Veli'nin üzerine bindiğine inanılan ve bir dönem Seyyid Harun Veli Camii önünde sergilenen deve taşıFakat Makalat’da anlatılan bu olay, Didiği Sultan’in hayatını anlatan Menakıb’da yer almaz. Menakıb’da; Didiği Sultan’ın Seyyid Harun Veli’nin kızını istemesinden ve Seyyid Harun’un kızını vermediği için aralarında oluşan husumetten bahsedilir. Menakıba göre bu husumet sonrası Seyyid Harun Veli vefat eder. Didigi Sultan cenazeye katılmak için Seydişehir’e gelir fakat, Seyyid Harun'un ölümünden sorumlu tutulduğu için Seyyid Harun’un kızı tarafından darb edilir ve yaralanır.
Gördüğünüz üzere her iki eserde de anlatılanlar birbirinden tamamen farklıdır.
Peki, Didiği Sultan aslında kimdir, neden Makalat’da yer almaktadır?
Didiği Sultan klasik bir tekke şeyhi değil, zaviye şeyhidir. Selçuklular, Horasan’dan Anadolu’ya geçen şeyhleri stratejik bölgelere yerleştirmiştir. Birçok vergiden muaf olan zaviye şeyhleri, bulundukları bölgede tarım ile ilgilenerek ülke ekonomisine katkıda bulunmuş, yoldan geçen asker ve misafirlere konaklama imkânı sağlamış, en önemlisi de güvenliği sağlayarak çevrede eşkıyalık faaliyetlerine son vermiş, halkın güven ve takdirini kazanmışlardır.
Didiği Sultan o dönem Seydişehir, Beyşehir, Akşehir, Ilgın bölgesinden sorumlu zaviye şeyhidir. Seyyid Harun Veli Seydişehir’i kurarken, siyasi anlamda kendini Eşrefoğlu Beyi Mübarizeddin Mehmet Bey’e kabul ettirirken, manevi anlamda da bölgenin zaviye şeyhi Didigi Sultan’a kabul ettirmeye yani irşat etmeye çalışmıştır. Didiği Sultan’da buna karşılık tam tersi Seyyid Harun Veli’yi irşat etmeye çalışmıştır.
Eserlerde anlatılanları bu şekilde değerlendirmek ve tasavvuf öğretisine göre yorumlamak daha doğru olacaktır. Eserlerde anlatılan olayların hepsi görünenden ayrı bir mana içerir. Örneğin Makalat’ da çokça geçen asayı toprağa vurarak su çıkarmak, fiziki olarak su çıkarmak değildir. Su ilime işaret etmektedir. Yani asayı toprağa vurarak su çıkartmak ilmin kapılarının açılarak bölgenin susuzluğunun giderilmesidir. Örneğin Seyyid Harun Veli'nin Çukurçimen köyünde asasını yere vurarak su çıkarması, köyü irşat edip halifelerini burada bırakmasını anlatır. Elinde tuttuğu asa ise, kendisinin bölgeye yerleşip, yöneticilik yaptığının işaretidir. Keza Seyyid Harun Veli, Çukurçimen ve çevredeki birçok köyün bağlı bulunduğu zaviyenin şeyhi olmuştur.
“Cansızı yürütmek” ise erlik makamına layık olmanın ve kabul olmanın işaretidir. Rivayet odur ki, Hacı Bektaş Veli, Horasan’dan Anadolu’ya gelmek isteyince Rum erenleri Hacı Bektaş’ı aralarına kabul etmek için cansız bir taşı yürütmesini isterler. Hacı Bektaş taşa biner ve yürütür, böylece erlik makamına layık olduğunu gösterir. Seyyid Harun Veli bu yüzden Makalat’tin birçok yerinde “Cansiz taşı’ yürüttüğü söyler.
Burada dikkate almamız gereken nokta her iki eserin de, müellifleri öldükten sonra yeniden yazılmış olduğudur. Örneğin Seyyid Harun Veli’nin hayatını anlatan Makalat, Seyyid Harun Veli’nin ölümünden yaklaşık 230 yıl sonra dokuzuncu kuşak torunu tarafından yazılmıştır. Bu yüzden eserler yeniden yazılırken bazı olayların abartılarak yazılmış olabileceği de göz ardı edilmemelidir.
Kesin olan Seyyid Harun Veli ile Didiği Sultan’ın irtibat halinde oldukları ve görüştükleridir. Seyyid Harun Veli, Didiği Sultan’ı rehber edinen Turgutoğulları için de bir rehber ve mürşit olmuştur. Bu yüzden Turgut Bey’in iki torunu (Rüstem Bey ve Sultan Hatun) Seydişehir’de yasamış ve Seyyid Harun Veli Camii avlusuna defnedilmişlerdir.
Bir sonraki yazımızda yine Turgutoğulları ve Seydişehir ilişkisine dair hiç duyulmamış bilgilerden bahsedecek ve Turgutoğulları yazı dizimize son vereceğiz.
Yeniden görüşmek dileğiyle…
Muhammed Kemal ERDEM
m_k_erdem@hotmail.com
Fbook/ İnstagram/ Twitter : eski_seydisehir
Ahmet Taşgın; Didiği Sultan ve Menakıbı, Çizgi Yayınevi, 2006, sf 56,119.133.135
Cemal Kurnaz; Makalat-ı Seyyid Harun Veli, Türk Tarih Kurumu, 1991, sf 114-115
Abdurrahman Ayaz; Makalat-ı Seyyid Harun Veli, Doğus Matbaası, 1970, sf 65
M. Akif Erdoğru; Seydişehir Seydi Harun Külliyesi Vakıfları Üzerine Bir Araştırma
Yorum Gönder
Yorum Kuralları
1- Nezaket Kuralı
2- Hakaret ve Küfür
3- İlgili Yorum
4- Bağlantılar ve Reklamcılık
5- Türkiye Cumhuriyeti Yasaları Geçerlidir
Detaylı Bilgi İçin Aşağıdaki Bağlantı Metnini Okuyunuz.
Bağlantı Metni Oku